HZ MUHAMMED

ÇOCUKLUĞU
Hz. Abdullah Hz. Amine ile evlendikten kısa bir müddet sonra gittiği ticaret kervanından dönerken yolda hastalandı. 
Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri ağarırken, Mekke`de doğdu. (M  571)


Başlangıçta çocuğu (3 veya 7 gün) annesi Âmine emzirdi. Sütü yetmediği için, daha sonra amcası Ebû Leheb'in azatlı câriyesi Süveybe tarafından emzirildi. 
Fakat Hz. Muhammed (s.a.s.)'in devamlı süt annesi Hevâzin Kabîlesinin Sa'doğlulları kolundan Halîme oldu.




Hz. Muhammed (s.a.s.) dört yaşına kadar, süt annesinin yanında çölde kaldı. Dört yaşında Halîme çocuğu Mekke'ye götürerek annesine teslim etti. İslâm târihçileri, bu esnada "şakk-ı sadr" (göğüs açma) olayının meydana geldiğini, çocukta görülen bu gibi olağanüstü hallerin Halîme'yi endişelendirdiğini, bu yüzden çocuğu annesine teslime mecbûr kaldığını naklederler.

Peygamber (s.a.v) altı yaşında iken annesi Amine ve bakıcısı Ümm-ü Eymen’le birlikte akrabalarını görmek için Medine’ye gittiler. Bir ay Medine’de kaldıktan sonra Mekke’ye dönüşte Ebva’ya (Medine'nin 23 mil güneyinde ) ulaştıklarında Hazretin değerli annesi vefat edip orada defnedildi.Yanlarındaki bakıcıları  Ümmü Eymen Hz. Peygamber’i Mekke’ye götürdü .Hazret-i Amine vefat ettiğinde 30 yaşlarında idi.




GENÇLİK YILLARI 
Peygamberimiz, sekiz yaşına kadar,Dedesi Abdulmuttalibin yanında,sekiz yaşından sonra da Amcası Ebu Talib'in yanında kaldı.




Ebû Tâlip de diğer Mekkeliler gibi kervan ticâreti yapıyordu. Bir defasında Şam'a giderken, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e amcasından ayrılmak zor geldi; kendisini de yanında götürmesini istedi. Ebû Tâlib çok sevdiği yeğenini kırmadı. O'nu da kafileyle beraberinde götürdü. Bu esnâda henüz 12 yaşındaydı.
Not: Şia kaynakları:
<<Ebu Tâlib, ebced hesabıyla iman etmiş. Yani bütün dillerde müslüman olmuştur.>> (Usul-u Kâfi sh 680 H.1216.)














 Hz. Muhammed (s.a.s.) 17 yaşında iken de, diğer bir ticâret kafilesi ile amcalarından Zübeyr ve Abbâs'la birlikte Yemen'e gidip gelmiştir.
Kureyş kabîlesi ile Hevâzin kabîlesi arasında kan davası yüzünden bir savaş başlamış, dört yıl sürmüştü. Savaş, kan dökülmesi haram olan aylarda da devâm ettiği için "Ficâr Savaşı" denildi. Peygamberimiz (s.a.s.) yirmi yaşlarında iken bu savaşa amcaları ile birlikte katıldı. Fakat kimseye ok atmamış, kimsenin kanını dökmemiştir. Sâdece karşı taraftan atılan okları toplayıp, amcalarına vermiştir

Peygamberimiz (s.a.s.) 20 yaşlarında iken Mekkenin asayişini ve düzenini sağlamak için Mekkenin ileri gelenlerinin katıldığı HILFU'L-FUDÛL toplantısına katıldı toplantıda amcaları ile beraber üye olarak bulundu. 



EVLENMESİ 
Peygamberimizin,ticaret yapmak için, sermayesi olmadığından,hazreti Hatice peygamberimizi ücretle tuttu ve Kureyşilerden tuttuğu, başka bir zatıda, Peygamberimizin yanına kattı. Hazreti Hatice yapacağı her sefer için, Peygamberimize, ücret olarak genç ve yiğit birer erkek deve veriyordu. Peygamberimiz, Hazreti Hatice`nin ticaret Malını Şam`a götürmek için ,ilk defa dört tane erkek ve genç deveye anlaştılar

Peygamberimiz hazreti Hatice adına ticaret yaparken, Peygamberimizdeki harikulade halleri görmüş ve yardımcısı Meysele ile Peygamberimize evlilik teklif etmişti. Peygamberimiz bu teklifi kabul ederek Kureyşlilerin en soylu kadınlarından olan hazreti Hatice ile evlendi. Bu esnâda Hz.Muhammed (s.a.s.)25, Hz Hatice ise 40 yaşlarındaydı.(bir kaynağa göre ise  Resulullah (s.a.v) evlendiği zaman yirmi beş, İbn-i Abbas ve bir grup diğer bilginlerin sözüne göre Hz. Hatice de yirmi sekiz yaşında idi.)

Peygamber (s.a.s.) ile Hz. Hatice'nin nesebleri Kusayy'da birleşir. Hz. Hatice'ye 20 dişi deve mehir verildi.) Nikâhtan sonra develer kesilerek dâvetlilere ziyâfet çekildi. Evlenmelerinden sonra, Hz. Muhammed (s.a.s.), Hz. Hatice'nin evine geçti. O devirde çok evlilik âdet olduğu ve bir çok teklifler aldığı ve aralarında yaş farkı da bulunduğu halde, onun üzerine evlenmedi; ölümünden sonra da onu hep hayırla andı. 





PEYGAMBERLİĞİ 
Kendisi çevresindeki insanlar gibi putlara hiç ilgi duymuyor, sık sık HİRA dağına çıkıp yalnız kalıyordu.  
Hz. Resulullah’ın yaşantısının en hassas dönemi, 40 yaşına girdiği ve Receb’in 27. günü (M.610) peygamberliğe seçildiği andır. O zamandan itibaren üç yıl boyuca halkı gizlice İslam’a davet etti.Hz. Resulullah’a ilk iman eden Hz. Hatice dir. Hz. Ebû Bekir'in Müslüman olmasıyla, Peygamberimiz (s.a.s.) büyük bir desteğe kavuştu.
İlk Müslüman olanlar : Hatice, Ali,Ebu Bekir , Kölesi zeyd, Affân oğlu Osmân, Avf oğlu Abdurrahman, , Ebû Vakkas oğlu Sa'd, Avvâm oğlu Zübeyr, Ubeydullah oğlu Talha
O kritik anda, Mekke’nin büyüğü ve Peygamber’in amcası olan Ebu Talib, kardeşi oğlunun yardımına koştu ve onu yalnız bırakmayacağına dair yemin etti.Gerçekten öyle de yaptı. Ebu Talib, hayatta olduğu müddetçe Kureyş Hz. Peygamber’i fazla incitemiyordu.(Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib'in çeşitli zevcelerinden 10 oğlu ve 6 kızı vardı. Bunlar içinde Hz. Ali'nin babası Ebû Tâlib ile Peygamberimiz (s.a.s)'in babası Abdullah ana baba bir kardeşti.)
Peygamberliğinin onuncu yılında iki büyük yardımcısı olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Hatice’yi kaybetti. Bu iki büyük şahsiyetin ölümü Hazrete çok ağır geldi, bundan dolayı o yılın ismini “Hüzün yılı” koydu.
Mekke müşrikleri, bi’setin 13. yılı “Dar’un Nedve” denilen bir yerde toplanıp Peygamber’i öldürme kararı aldılar. Bu karara göre çeşitli kabilelerden oluşan gençler hep birlikte Hazret’e saldıracak ve kimin tarafından öldürüldüğü bilinmeyecekti. Hz. Peygamber (s.a.v) İlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekke’den ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktı. Emir’ul- Müminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.v)’in canını korumak için O’nun yatağında yattı.

Peygamber (s.a.v), Rabi’ul- Evvel ayının ilk günü(m 622 ) Mekke’den ayrıldı ve aynı ayın 12. günü Medine’nin yakınlarında olan “Kuba” denilen yere vardı ve orada yaklaşık on gün Hz. Ali’yi bekledi.(peygamber 51 yaşındaydı)

Bu müddet içerişinde de Kuba camisini yaptırdı. Daha sonra Hz. Ali’nin gelmesiyle Medine’ye teşrif buyurdular . 




MÜSLÜMANLARIN MUHÂSARAYA ALINMASI (616 M-619.) 
Muharrem ayında Kureyş ileri gelenlerinden 40 kişi Ebû Cehil'in başkanlığında toplandılar. Hâşim oğullarıyla alış-veriş yapmamağa, kız alıp-vermemeğe, görüşüp buluşmamağa, ekonomik ve sosyal her türlü ilişkiyi kesmeğe karar verdiler. Bu kararı bir ahidnâme şeklinde yazıp mühürlediler ve bir beze sararak Kâbe'nin içine astılar. 
Müslümanlar üç yıl süren bu boykot esnâsında dayanılmaz sıkıntılara katlandılar. Fakat Kureyş bundan da hiç bir netice alamadı. 
Kâbe' ye astıkları bu ahidnâmenin ağaç kurtları tarafından yendiğini Hz. Peygamber (s.a.s.) EBU TALİBE söylemişti.o da müşriklere haber vermişti.Bu olay gerçekleşince onlar da boykottan vaz geçtiler



TAİFE TEBLİĞE GİDİŞ 
Tâif'te Sakiyf Kabîlesi vardı, onlar da putperestti. Rasûlullah (s.a.s.) 10 gün kadar, onlara İslâm'ı anlatmağa çalıştı, ileri gelenleri ile görüştü. Hiç biri Müslüman olmadığı gibi, "Senden başka Peygamberlik gelecek kimse kalmadı mı?" diye alay ettiler .ONU TAŞLADILAR .Peygamberimiz en büyük acıları o gün yaşadı.Çok acı çekti.Yanında Zeyd vardı.



















Dönüşte, Hira (Nûr) Dağına çıkarak, Kureyşin hatırı sayılır büyüklerinden ve müşrik olan Adiyy oğlu Mut'im'e haber gönderdi. O'nun himâyesinde gece vakti Mekke'ye girdi. Kâbe'yi tavâf edip Hârem-i Şerif'de iki rek'at namaz kıldıktan sonra evine döndü.

HAZRETİ ÖMERİN MÜSLÜMAN OLMASI 
Peygamberimizi öldürmek üzere yola çıkmışken kız kardeşi vesilesiyle  Ömer'in Müslüman olmasıyla, İslâm'ın yayılması hız kazandı. Daha önce 6 yılda sayıları ancak 40 kişiye ulaşabilmişken bir yıl sonra Müslümanların sayısı 300'ü geçmiş, bunlardan 90 kişi Habeşistan'a hicret etmişti.


AKABE BİATLARI 
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz Hac mevsimlerinde, Mekke yakınlarında kurulan panayırlara gelen, Kâbe'yi ve putlarını ziyâret eden kabîleler arasında dolaşıyor, onlara Kur'ân okuyor, onları İslâm'a dâvet ediyordu. Bir gün Mekke'nin kuzeyinde, Mekke ile Mina arasında "Akabe" denilen bir tepede altı kişilik bir topluluğa rastladı.Onalar islamı anlattı.Müslümanlığı kabul edince islamı anlatması için yanlarındaUmeyr oğlu Mus'ab’ ı gönderdi.
İkinci akabe biatına 10, üçüncü akabe biatına Medinelilerden yaklaşık 70 kişi katılmıştı.Bu biatlar Mekkelilerden gizli ve habersiz yapılıyordu.Eyüp Ensari’de son biata katılmıştı .Peygamberimizi Medine’ye davet ediyorlardı. 







MİRAÇ 
Hz.Muhammed’in, Peygamberliğinin 12. yılında Medine’ye gitmeden bir süre önce Mirâc olayı meydana geldi. Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîslerde verilen bilgilere göre, o gece Hz.Muhammed Allah’ın bir mucizesi olarak Mekke’den Kudüs’e götürüldü, oradan göklere yükseldi .Miraç ,Akabe biatları ile Hicret dönemi arasında bir zamanda meydana gelmiştir.




HİCRET 
Hz.Muhammed’in, Hz.Ebû Tâlib gibi bir amcadan ve Hz.Hatice gibi bir eşten ayrılmasını fırsat bilen ve onu hiçbir surette yola getiremeyeceklerini anlayan soylu-boylu Mekke’li müşrikler, bu sefer kesin bir karara vardılar.
Her boydan seçilmiş kişiler, geceleyin Hz.Peygamber’in evini basacaklar ve canına kıyacaklardı. Böylece Hâşim oğulları, kan davasına girişemiyecekler ve diyete boyun eğeceklerdi. Mekke’li müşrikler tarafından alınan bu karar, Allah tarafından kendilerine bildirilince, Hz.Peygamber bu işi Hz.Ali’ye anlatıp, Allah’tan gelen buyruk gereğince Mekke’den, Medine’ye Hicret (göç) etmeye karar verdiler. Bu olay Milâdi 622. yılında gerçekleşiyordu.
Bu Hicret’ten önce Hz.Peygamber Mekke’de iken, Medine’den hac mevsiminde Mekke’ye gelen, Medineliler ile anlaşmış ve şehirlerine geldikleri takdirde, kendilerine yardım edeceklerine dair onlardan söz almışlardı.
Müslümanlar gizlice ve kısım kısım hicret etmiştir.Sadece Ömer açıktan hicret etmiştir.  Kılıcını kuşandı, Kâbe'yi tavâf etti. Bütün müşriklere meydan okuyarak:
İşte ben Medine'ye gidiyorum. Analarını ağlatmak, karılarını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyenler peşime düşsün... dedi. Ömer'in hicreti Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hicretinden 15 gün kadar önce olmuştu.
Peygamberimiz Ali’yi yatağında bırakıp Ebu Bekir’le gizlice yola çıktı.
Mağarada (Sevr ) üç gün kaldılar. Mağaradayken Ebu Bekir’in oğlu Abdullah  ve Kölesi gelip onlara Mekke’de olanlar hakkında bilgi veriyorlardı.

Üç gün sonra Peygamberimiz ,Ebu Bekir,Abdullah ve Ebu Bekir’in kölesi Âmir b. Füheyre 4 kişi olarak yola çıktılar. Kılavuz olarak Abdullah b. Uraykıt adında henüz Müslüman olmamış, fakat son derece emîn bir şahsı seçtiler .
Hazreti Alide 3 gün sonra gündüzleri gizlenip, geceleri yürüyerek, Kuba'da iken kafileye yetişti. İlk Cuma namazını burada kılıp Medine’ye gidildi.














Diğer fotolar için:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/blog-page_25.html



Detaylı foto için bknz:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/medine.html

Peygamberimizi veda tepelerinde karşılamıştılar.

veda tepesi



Mekke’den Medine’ye hicret edenler 152 kişidir...
Peygamberimiz hanımı Sude’yi ve çocuklarını(Ummü Gülsüm ile Fâtıma)  Hz. Ebu Bekir de ailesini ve kızı Aişe’yi daha sonra Mekke’ye gönderdikleri Zeyd ile getirtmişlerdir.

Sonraları Medine'de Müslümanların sayısı 1500 ü buldu.Hicretten sonra yapılan  nüfus sayımında 1500 Müslüman vardı. İsimleri yazıldı. 10.000 nüfuslu şehrin 4.000 Yahudi, 4.500 kadarı müşrik Arap, ağırlığı hissedilmeyecek kadar da bir Hristiyan topluluk vardı.





 ********************************************************

HZ. MUHAMMED'İN SAVAŞLARI


İlk seriyyeler üç tanedir:

a. Hamza ibn Abdilmuttalib seriyyesi, otuz kişilik olup, hicretin yedinci ayına tesadüf eden ramazân başında, Şam'dan gelmekte olan ve üçyüz kişinin koruduğu Kureyş kervanı üzerine gönderilmiş, çarpışma yapılmadan dönmüş­tür.

b. Ubeyde ibn Haris ibn Abdilmuttalib seriyyesi, altmış kişilik olup, Ebû Sufyân'm maiyyetinde Mısır'a gitmekte ve ikiyüz kişiyle korunmakta olan ker­van üzerine şevval başında gönderilmiş, Rebîg vadisinde karşılaşılmış, fakat çar­pışma olmamıştır.

c. Sa'd ibn Ebî Vakkaas seriyyesi, zu'1-ka'de başında yirmi süvarilik müf­reze yollanmış, bunlar geceleri gidip gündüzleri gizlenerek beş günlük yolculuk­la Cuhfe yanında Hezâz suyuna kadar varmışlar, kervanın geçtiğini öğrenince daha ileriye gitmeye izin verilmediği için geri dönmüşlerdir. Bu seriyyelerin üçünde de harb ve kıtal olmamıştır.


İslâm tarihçilerine göre Hz. Peygamber’in emir ve kumandasında yirmi yedi gazve gerçekleşmiştir.
Bunlar Ebvâ, Buvât, Zü’l-Uşeyre ,Bedru’l-ûlâ-Sefevân, , Bedir, Benî Kaynukâ', Sevîk, Karkaratülküdr, Gatafân, Benî Süleym, Uhud, Hamrâülesed, Benî Nadîr, Bedru’l-Mev’id, Zâtü’r-Rikâ’, Dûmetülcendel, Müreysî’ (Beni’l-Mustalik), Hendek, Benî Kurayza, Benî Lihyân, Gâbe, Hudeybiye, Hayber, Mekke’nin Fethi, Huneyn, Taif ve Tebük’tür. Bu gazvelerden sadece dokuzunda çarpışma meydana gelmiştir. Çarpışma olanları genellikle savaş başlığı altında değerlendirilirken, çarpışma olmayanlar da seferin özel adıyla veya gazve, sefer gibi isimlerle ifade edilir.

Seriyyelerin sayısı hakkında otuz beş ilâ altmış altı arasında çeşitli rakamlar verilmektedir.

Sıralama:
Savaşların detayları için tıklayınız:
http://muhammedin.blogspot.com.tr/p/hz.html

*Ebvâ gazvesi: Rasûlullah'm bizzat katıldığı ilk gazve
*Buvât gazvesi :
*Zü’l-Uşeyre gazvesi:
*Cahş oğlu Abdullah seriyyesi ve Batn-ı Nahle olayı:


Bedir Savaşı (624)
*Beni Kaynuka'nın sürülmesi: Beni Kaynuka (kuyumcu)
*Sevik gazası : Kavut çuvallarından ismini almıştır.

Uhud Savaşı (625)
*Nadiroğulları gazvesi :
*Beni mustalık gazası(müreysi savaşı)(626):


Hendek Savaşı (627)

*Kurayzaoğulları gazvesi (627):

Hudeybiye Antlaşması (628)
*Birinci Beni Mürre Seferi(628):
*Benî Mülevvah (Kedid) seferi(629):
*İkinci Beni Mürre Seferi (629):
*Zâtul-Kared Gazvesi:


Hayber’in Fethi (629):
            *Fedek'in teslim olası:
            *Vadil Kura'nın fethi:
            *Teyma Yahudileri'nin teslim olması
Mute Savaşı (629)
Mekke’nin Fethi (630)
Huneyn savaşı (631)
Evtas Savaşı
Taif Seferi
Tebük seferi (631) 



****************************************************************

HZ. MUHAMMED'İN HANIMLARI

Peygamber mü'minler için kendilerinden daha önceliklidir. Onun eşleri de onların anneleridir. Allah'ın kitabına göre akrabalar birbirlerine (diğer) mü'minlerden ve muhacirlerden, daha yakındırlar... AHZAB:6


peygamber hanımları foto








1 HAZRETİ HATİCE [R.A.]
Hz. Hatice ilk olarak Atik b. Azizle evlendi, ondan bir kızı oldu.Onun ölümünden sonra, Temimoğullarından Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oğlu ve bir kızı oldu.Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah[s.a.v] ile evlendi.Peygamberimizle 10 yıl evli kaldı.Öldüğünde peygamberimiz 50 yaşındaydı. 







Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: (Hıra Daği'nda iken) Cibril, Peygamber'e geldi de:
— Yâ Rasûlallah! İşte şu Hadîce'dir. Sana doğru geliyor. Ya­nında bir kap var, içinde katık yâhud yiyecek şey yâhud şerbet var. Hadîce sana geldiğinde ona Rabb'inden ve benden selâm söyle! Ve cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele ki, onun içinde gürültü patırtı yok, çalışmak çabalamak da yok! buyurdu.Buhari,ensarın menkıbeleri:19


2 HZ. SUDE (sevde)
Evlilik hicretten üç yıl önce Ramazan ayında Mekke'de gerçekleştiKendisi dul 5 çocuklu bir kadındı.peygamberimizin ikinci eşidir. O sırada Sevde annemizin yaşı ellinin üzerindeydi.Peygamberimizle yaşıt sayılır.Hz Ömer döneminde ölmüştür.Yaşlılığında sırasını Aişe’ye vermiştir.Evlenirken çocukları vardı. 


3 HZ.AİŞE [R.A.]
Hz.Ayşenin Resulullaha nikahlanması 620 yılında oldu.Nikahın kıyılmasından iki yıl geçtikten sonra zifaf olmuştur.Ayşe 11(ablası Esmanın yaşından hareketle ) 18 olduğunu idda eden de var ,Peygamber 53 yaşında. 
Hicretten  47 yıl sonra vefat etti.


Aişe (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in kadınların­dan hiçbirisi hakkında, Hadîce'ye karşı kıskançlığım derecesinde kıs­kanç olmadım. Hâlbuki ben Hadîce'yi (kumam olarak) görmemiştim. Fakat Peygamber (S) onun adını çok anardı. Çok defa koyun keser­di, sonra da etini uzuv uzuv parçalar, daha sonra onları Hadîce'nin sâdık kadın dostlarına gönderirdi. Bâzı defa ben sabırsızlanarak, Peygamber'e hitaben:
— Sanki yeryüzünde hiç kadın yok da yalnız Hadîce var! diye ta'rîz ederdim.
Rasülullah da:
— "Hadîce şöyle idi, Hadîce böyle idi (diye iyiliklerini sayar) ve "Ondan benim çocuklarım var" buyururdu.Buhari,ensarın menkıbeleri:19

4 HZ .HAFSA binti ömer[R.A]
Kocası Hz.Huneys b.Huzafe Uhud savaşına katılmış ve ciddi biçimde yaralanmıştı. Bu yara sonucu Medinede şehit oldu.Hz. Ömerin kızıdır.Ömer kızını osmana ve ebu bekire vermek istemişsede onlar kabul etmemiştir.
Uhuddan sonra evlendiler hafsa 25,Peygamber 56 yaşında
Dörtyüz dirhem mehir verildi. Zatı Saadetleri bir ara Hafsayı boşamak istemiş ancak Cebrailin O çok oruç tutan çok namaz kılandır.Senin cennette de zevcendir emriyle talaktan geri dönmüştür. 
Hz. Ebu Bekir’in toplatmış olduğu Kur’an-ı kerimi muhafaza etmekle vazifelendirildi. Hz. Osman’ın hilafetinde Kur’an-ı kerimin çoğaltılması esnasında, muhafaza ettiği nüshayı Halifeye teslim etti.
Bal hadisesi veya cariye Mariye hadisesi yüzünden Ayşeyle beraber tevbe etmeleri istenmişitr.



5. ZEYNEB BİNTİ HUZEYME [R.A]
Hicretin 3. yılında Uhud gazasında beyi şahit olunca peygamberimizle evlendi.3 aylık bu evlilikten sonra vefat etti.30 yaşlarındaydı.Peygamberimizin diğer eşi Meymune'nin kardeşidir.


6 .HZ.ÜMMÜ SELEME [R.A]
Hicretin dördüncü yılında, 31  yaşlarında (peygamber 55 yaşında) evlendi.Kocası Abdullah İbni Abdülesed (Çocuklarının adı Seleme olduğu için(Habeşistan hicretinde doğdu) Kocasına Ebu Seleme , kendisine Ümmü Seleme denir) Uhud da yaralanmış yaraları biraz iyileşince Katan Seferine komutan olarak katılmış dönüşte yaraları iyice azınca Uhud'dan bir yıl sonra vefat etmiştir.Kocasının cenaze namazını  9 tekbirle peygamberimiz kıldırmıştır.Peygamberin en son vefat eden eşidir.Evlenirken çocukları vardı(İki oğlu iki kızı).Hz. Hüseyin’in şehit edildiği yıl içerisinde ( hicretin 61. yılı) bu olaydan sonra ölmüştür.
(yaşlı olduğu tutarsız!Çünkü vefat yaşı ile hicretteki yaşı  hesaplandığında 30 lu yaşlarda evlenmiş olması daha doğru çıkıyor) 

7. ZEYNEB BİNTİ CAHŞ[R.A]
Rasûl-i Ekrem'le hicretin 5. yılında 35 yaşında evlendi.Peygamberimiz 56 yaşındaydı.

Peygamberimizin halasının kızıdır.Peygamberimizin azaldı kölesi Zeyd’le bizzat peygamberimiz aracılığıyla evlendirilmişti.Zeynep soyunun asilliğine bakarak bu evliliğe karşı çıkmış.Aşağıdaki ayetin gelmesi üzerine evliliğe razı olmuştur.

"Allah ve Peygamberi bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allaha ve Peygambere isyan eden şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur. (Ahzab Suresi - 36)

Geçimsizliğin artması üzerine Zeyd boşanmak için Peygamberimizden izin istemiş.Peygamberimiz “Allahtan kork” boşanma demiştir.Fakat Zeyd dayanamayıp  boşamıştır.

Allah Peygamberimize Zeynebin eşi olacağını bildirmişti.Fakat ayet gelmediği için peygamber o günkü adetlere göre bunun  hoş karşılanmayacağı için sıkılıyordu.

Bekleme süresi dolunca ayette geldi:
(Resûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir. AHZAB 37.
Bknz: Ayetlerin iniş sebebi,Ahzab:37

Ayetin sonundaki “Allah’ın emri yerine getirilmiştir” ayeti evliliğin Allah tarafından Peygambere emredildiği anlamına gelmektedir.peygamberin içinde gizlediği budur.

Rasûl-i Ekrem'in irtihalinden sonra, Ona kavuşan ilk zevcesi Zeyneb oldu. Hazreti Ömer zamanında vefat etti.

Bu evliliğin önemi:
*Asillerle köleler arasındaki fark olmadığını vurgulamıştır.
*Evlatlıkların hanımları boşanınca evlenebilineceğini göstermiştir
*Zeyneb’in de övündüğü hakkında ayet olan Allah tarafından emredilen bir evliliktir.
*Kuranda bu olay nedeniyle Zeydin ismi geçmektedir.
*Enes ibn Mâlik(R): Hicâb âyeti (ei-Ahzâb: 53) Zey­neb bintu Cahş'ın evlenmesinde indi. Peygamber (S) o gün Zeyneb'in düğün yemeği olarak insanlara et ve ekmek yedirdi.Buhari, Tevhid:22





  
8. H Z.CUVEYRİYE BİNTİ HARİS [R.A.]
Hicretin altıncı yılında, yirmi yaşlarında (peygamber 57 yaşında)
Mustalak gazasında esir düsenler arasındaydı.Fidyesini kendi askerine ödeyen Peygamberimiz onunla evlenmek istemiş o da kabul etmiştir.Onun hatrına esir alınan kabilesindeki diğer esirler de serbest bırakılmıştır.
Hicretten 56 sene sonra 65 yaşında vefat etmiştir.



9. H Z.ÜMMÜ HABİBE[R.A.]
Evlendiğinde 37 yaşındaydı.Peygamber 58 yaşında.
Ebûsüfyanın kızıydı. İlk zevci: Cahş oğlu Abdullah ile birlikte Habeşistana hicret eden ikinci kafileye katılmıştı. Abdullah, Habeşistan’da Hristiyan olmuş, fakat, Ümmü Habîbe Müslümanlıkta sebat ederek kocasından ayrılmıştı.
Nikahı habeşistanda Cafer Tayyarın vekilliğinde kıyıldı.Hicretin 7. yılı Habeşistandan Medineye geldi.
Halife Hz. Osmanın evinin muhasarasi esnasında onun evine geldiği, orada bulunan asilerden bir adamin onun bas örtüsünü çektigi, Hz. Ümmü Habibenin de ona beddua ettiği, bunun da derhal yerine geldigi bildirilmektedir.
Kardeşi Muaviye devrinde hicretten 44 yıl sonra  70 yaşlarında vefat etti.


10. H Z.SAFİYYE [R.A.]
Hz. Safiyye, Benî Nadir reisi Huyey bin Ahtab’ın kızı idi..Güzelliğiyle meşhur.Bunu Hz. Aişe’nin onu “Yahudi kızı” diye kıskanmasından anlıyoruz . Yaşı 25-30 civarı olma ihtimali kuvvetli.Hayber Yahudileri reislerinden Rebi’ bin Hukayk’ın oğlu Kinâne ile yeni evlenmişti. Hayberin fethinde (629) Rebî’ öldürülünce dul kalmıştı.
Hicretin 7. yılında yapılan evliliklerindendir.Peygamber 60 yaşlarındaydı.
Zifaf gecesi Eyüb el Ensari henüz Müslüman olan Safiyyeden peygamberimize zarar gelebilir endişesiyle çadırın önünde sabaha kadar nöbet tutmuştur.
Peygamberle  3 yıl evli kalmıştır.Hicretin 50. yılında vefat etmiştir.Vasiyetinin üçte birini Yahudi akrabasına bırakmıştır.


Hz. Peygamber (a.s), Safiyye’yi azat etmiş, çekip gitme ya da kendisiyle evlenme seçeneğini sunmuş. Safiyye’de bir peygamberle evlenmeyi tercih etmiştir. (İ.Hanbel, Müsned, 3/138)


Enes ibn Mâlik(R)'ten tahdîs etti ki, Peygamber (S), Ebû Talha'ya:
— "Benim için oğlan çocuklarınızdan bir çocuk ta'yîn et de Hayber'e çıkıp varıncaya kadar bana hizmet etsin" buyurdu.
Bunun üzerine (üvey babam) Ebû Talha beni hayvanının arka­sına bindirerek çıkardı. Ben bulûğa yaklaşmış bir oğlan çocuğu hâ­linde idim. Artık ben konakladığı zaman Rasûlullah'a hizmet ediyor­dum.
...
Sonra Hayber'e geldik. Allah O'na kaleyi açınca, kendisine Huyey ibn Ahtab'ın kızı Safiyye'nin güzelliği zikrolundu. Safiyye yeni gelin olduğu hâlde kocası öldürülmüştü. Rasûlullah, Safiyye'yi ken­disi için ayırdı. Ve Safiyye ile yola çıktı. Nihayet Seddu's-Sahbâ de­nilen yere ulaştık. Safiyye orada hayızdan temizlendi,, akabinde Ra­sûlullah onunla evlendi. Sonra küçük bir sofra içinde hurma, yağ ve keşten yapılan hays aşı yaptı. Bundan sonra Rasûlullah:
— "Etrafındaki insanlara bildir (yemeğe gelsinler)" buyurdu. İşte bu, Rasûlullah'ın Safiyye üzerine yaptığı düğün aşı oldu. Son­ra Medine'ye doğru yola çıktık.
Enes dedi ki: Bu sırada ben Rasûlullah'ı gördüm ki, O, Safiy­ye'yi kendi arkasında bir abâ ile örtüyordu. Sonra Rasûlullah (S) kendi binek devesinin yanında oturuyor, kendi dizini koyuyor, Safiyye de kendi ayağını Rasûlullah'ın dizi üzerine koyarak deveye biniyordu.Buhari,cihad:73


11. HZ.MEYMUNE[R.A.] 
Asıl adı Berre'dir.Peygamber adını değişmiştir.Hicretin 7. yılında yapılan evliliklerindendir.Kendisi 36 ,peygamber 60 yaşlarındaydı.
Peygamberimizin amcası Abasın hanımının kız kardeşi idi.Son kocası (ikinci kocası)  ölünce dul kaldı.Kabile reisi kızıydı.
Hac zamanı kendisiyle evlenilmiştir.Hicri 51 senede gelin olduğu yerde vefat etti. Düğün merasimin yapıldığı yer onun mezarı oldu. Peygamberimizin son evliliğidir..

Diğer kardeşi de peygamberimizle evlenmiş olan Zeynep binti Huzeyme (r.anhâ),dir.
Bir diğer kardeşi Ümmü'l-Fadl Lübâbetü'l-Kübrâ (r.anhâ), Hz. Abbas ile, diğer bir kardeşi Esma binti Umeys (r.anhâ) ise Cafer ibni Ebi Tâlib ile evliydi.

Şu ayet onunla ilgilidir:
"... bir de kendi nefsini peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini nikâhlamayı murat ettiği mü'min kadını, diğer mü'minlere değil, yalnız sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Kuşkusuz biz, hanımları ve elleri altındaki câriyeleri hakkında mü'minlere neyi farz kıldığımızı biliriz." (Ahzâb sûresi: 50)














Hz.MARİYE
Peygamberimizin cariyesidir.İbrahim isimli oğlunun annesidir.Mısır hükümdarı tarafından gönderilen iki kız kardeş köleden biridir.Önceleri  cüveyriye ile birlikte kalıyordu daha sonra kendisine ayrı oda yapıldı.


Hz.REYHANE ( Reyhane binti Semun   )

Hicretten 5 yıl sonra 627 da ;Hendek savaşından sonra Yahudi Beni Kurayza kabilesinden esir alınan Reyhane validemizin bazı rivayetlere göre cariye , bazı rivayetlere göre nikahlı eş olarak olmuştur.( İlk önce yahudi cariye kalıp ,sonradan iman etmesi ve nikahlanması daha kuvvetli ihtimaldir.) Peygamberimizin sağlığında veda haccı dönüşünde vefat etmiştir.Cenazesini peygamberimiz kıldırmıştır.(Buradan müslüman olduğu sonucu çıkabilir)Baki kabristanlığındadır.

Bknz :Cennetul Baki
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/cennetul-baki-medine-foto.html

ÖZET:
İlk zevcesi Hazreti Hatice ile Hazreti Zeyneb binti Huzeyme, kendi sağlığında vefat etmişler, diğerleri ise sonraya kalmışlardır.

Hazreti Ümmü Habibe Ebû Süfyan'ın kızı Muaviye’nin kardeşidir.

Hazreti Zeyneb binti Huzeyme, Hazreti Ümmü Seleme ve  Hazreti Hafsa’nın   kocaları şehit olmuştu.

Hazreti Cüveyriyye, , Hazreti Safiyye , Hazreti Meymune ,Hazreti Mâriye validelerimiz ise, siyasî sebeplerden dolayı Peygamberimizin nikâhına girmişlerdir.

Hz.Reyhane' nin cariye mi nikahlı eş mi olduğu tartışmalıdır.





HZ. MUHAMMED'İN BOŞANDIĞI EŞLERİ:

Esma bt. Numan :

Muhammed, Esma bt. Numan ile nikah yapmış, ancak bu kadının vücudunda beyaz lekeler olduğunu ve bunun kendisinden gizlendiğini görmüş, bunun üzerine ona “müt'a” vermek suretiyle onu bırakmıştır. Taberi ve İbni Kesir  bu olayı şu şekilde anlatır: “Rasulullah Esma bt. Numan ile evlendi. Gerdeğe girdiğinde onda beyazlık gördü. Bunun üzerine ona müt'a verdi, giyindirdi ve ailesine geri gönderdi.”

Aliye bt. Zabyan:
Muhammed’in müt'a verdiği diğer kadın ise Kilab kabilesinden Aliye bt. Zabyan’dır. Taberi’nin ifadesi şöyledir: “Rasulullah, Benu Ebi Bekir İbn Kilab kabilesinden Aliye ile evlendi, sonra ona müt'a verdi ve onu bıraktı."

Ancak İbn Mace'ye göre Muhammed kadınlarla normal nikah yapmış ve onların bazılarında kusur görünce dokunmadan boşamıştır.





HANIMLARIYLA İLGİLİ OLAYLAR
Hicretin dokuzuncu senesinde, İslâm nûru bütün haşmetiyle Arabistan Yarımadasını kucaklamıştı. Hz. Resûlullahın elinde artık bir çok maddî imkânlar vardı. İslâm Devletinin serveti çoğalmış, Müslümanların maddî durumları oldukça düzelmişti.

Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen Hz. Resûlullah, sade hayatından ayrılmıyor, mütevazi yaşayışına devam ediyor, lüks ve debdebeye iltifat etmiyordu.

Fakat, Ezvâc-ı Tâhirat, kadınlığın fıtratında bulunan ziynet ve dünya malına karşı meyil saikiyle dünyanın refah ve bolluğundan, giyim kuşam ve ziynetinden, bol nimetler içinde yaşamaktan nasiplerini almak istiyorlardı. Bunun için de zaman zaman Peygamberimiz (s.a.v.)in etrafında toplanarak, "Bizler de başka kadınların istedikleri ziynetleri isteriz" derlerdi.

Sonra da herbiri bir takım şeyler isterdi. Fakat, Peygamber Efendimiz, kendisi sâde yaşadığı gibi hanımlarının da sâde bir hayat sürmelerini ve buna rıza göstermelerini arzu ediyordu. Bunun için de isteklerine müsbet cevap vermiyordu. Ayrıca Ezvâc-ı Tâhiratın bu tarz isteklerde bulunmasından da mübârek gönülleri rahatsızlık duyuyordu.

Efendimizin mutad bir âdeti vardı: Her ikindi namazından sonra hanımlarını dolaşır, onların hal ve hatırlarını sorar, ihtiyaçlarını tesbit ederdi. Akşam da sıra hangi hanımında ise, o hanımının odasında diğer bütün hanımları da toplanır, sohbet ederlerdi. Sonrada herkes kendi hücresine çekilirdi.

Bu mutad ziyaretlerinde Evzâc-ı Tâhiratın her biri de yanlarında bulunanlardan kendilerine ikram ederlerdi. Günün birinde Hz. Zeyneb binti Cahş Validemize bir tulum bal hediye getirmişti. Hz. Zeyneb de her gelişinde Resûl-i Ekreme çok sevdiği baldan şerbet yaparak ikramda bulunurdu. Bu sebeple o, Hz. Zeyneb'in yanında her zamankinden fazla kalırdı.

Bu durum Hz. Âişe'nin nazarından kaçmadı. Sebebini merak etmeye başladı. Bir ara cariyesi vasıtasıyla bu fazla duruşun sebebinin ikram edilen bal şerbeti olduğunu öğrendi.1

Hz. Âişe ile Hz. Zeyneb arasında her nedense bir rekabet vardı. Hattâ bu yüzden Peygamberimiz (s.a.v.)in pâk zevceleri iki gruba ayrılmışlardı. Hz. Sevde, Hz. Safiyye ve Hz. Hafsa Hz. Âişe'nin tarafını, Ümmü Seleme ile Ümmü Habibe, Meymune ve Cüveyriye (r.a.) ise Hz. Zeyneb binti Cahş'ın grubunu teşkil ediyorlardı.2

Resûl-i Ekremin, Hz. Zeyneb'in odasında fazla kalmasından müteessir olan Hz. Âişe gayrete geldi. Taraftan olan diğer hanımları toplayarak kendilerine şu talimatı verdi:
"Resûlullah hangimizin yanına gelirse, kendisine şöyle soracağız: 'Yâ Resûlallah! Megafır mi yediniz?' Resûlullah, 'Hayır' diyecektir. Biz de o zaman, 'O halde bu koku ne' diye soracağız. Tabiî ki o, 'Zeynep bana bal şerbeti içirmişti' cevabında bulunacaktır. O zaman da biz, 'Demek o balın arısı urfut ağacından yayılmış, bal toplamış' deriz."3

Megafir, 'mağfur'un çoğuludur. Mağfur, fenâ kokulu urfut ağacının yapışkan, tatlı, fakat fena kokulu bir zamkıdır.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu kokudan fazlasıyla rahatsız olurdu. Hz. Âişe bunu bildiği için bu tarz bir talimatta bulunmuştu.
Kâinatın Efendisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz bir gün Hz. Hafsa'nın odasına girerken, "Yâ Resûlallah! Megafir mi yediniz?" sorusuyla karşılaştı.

Peygamber Efendimiz, "Hayır!" dedi.

Hz. Hafsa, "O halde bu koku ne?" diye sordu.

Peygamber Efendimiz, "Zeynep binti Cahş'ın evinde bal şerbeti içmiştim" buyurdu.

Hz. Hafsa, "Demek ki, o balın arısı Urfut ağacından yayılmış, bal toplamış" dedi.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Onu bir daha içmem" diyerek yemin etti.

Sonra da, "İşte, yemin ettim. Sakın bunu başka bir kimseye duyurma" buyurdu.4

Böylece Peygamber Efendimiz sırf "hanımlarını memnun etmek ve aralarındaki iki hizb halinde hissolunan fitrî kadınlık gayret ve kıskançlığının aile nizamı üzerinde aksi tesir icrasından çekinmek maksadına mebnî"5 olarak kendisine helâl bir gıda olan baldan faydalanmamaya yemin etmiş oluyordu.*

Bunu verdiği bir kaç sır ile** birlikte gizli tutmasını Hz. Hafsa'ya sıkı sıkıya tembih eyledi. Hattâ ondan bu hususta söz aldı.

Peygamberimiz (s.a.v.)in baldan istifade etmemeye yemin etmesi üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu: "Ey Peygamber! Niçin hanımlarının hoşnutluğunu arayıp da Allah'ın helâl kıldığı şeyi kendine yasaklıyorsun? Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir."6

Hz. Hafsa, Resûl-i Ekremin bu sırlarını gizleyemedi. Çok geçmeden anlaştıkları Hz. Âişe'ye duyurdu. Duruma bundan sonra diğer hanımları da muttali' oldu.

Mahremiyetinin muhafazasını istediği vakıânın ifşâ edildiğini Cenâb-ı Hak, Resûlüne vahiy ile bildirdi:

"Hani Peygamber, hanımlarından birine gizlice bir söz söylemişti. Hanımı bu sözü açığa vurunca Allah da peygamberine sırrının açıklandığını bildirdi. Sonra Peygamber o hanımına, açığa vurmuş olduğu şeyin bir kısmını bildirdi, bir kısmını da yüzüne vurmadı. Ona durumu böylece anlatınca, hanımı 'Bunu sana kim bildirdi?' diye sordu Peygamber de 'Herşeyi hakkıyla bilen ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Allah bildirdi' diye cevap verdi."7

Bunun üzerine Hz. Resûlullah, Hz. Hafsa'ya serzenişte bulundu. Sonra da Ezvâc-ı Tâhirattan bazıları dünya hayatının ziynet ve refahı ile ilgili bazı istek ve tekliflerde bulundular.

Peygamberimiz (s.a.v.) hem bu duruma üzüldü, hem de hanımlarının birbirlerini kıskanmalarından fazlasıyla rahatsız oldu.
Bunun üzerine, dünya hayatının nazarındaki ehemmiyetsizliğini anlatmak, hanımlarına bir ders vermek, aynı zamanda aralarındaki kıskançlık ve çekememezliğe bir derece mani olabilmek düşüncesiyle ve neticede onların zâtına besledikleri muhabbet ve sadakâtlarını ölçmek maksadıyla onlardan bir ay uzak durmak üzere yemin etti.8 Bu yeminden sonrada, Meşrebe diye anılan çardakta tek başına yatıp kalkmaya başladı.9

İşte bu hadiseye İ'lâ Hadisesi denir. İ'lâ'nın lûgat mânâsı "mutlak yemin" dir. Fıkıh dilinde ise, erkeğin cinsî muamelede bulunmamak üzere hanımına yaklaşmamaya yemin etmesi demektir.

Ashabı Kiramın Telâşı

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Meşrebe'de yalnız başına kaldığını duyan Sahabîler, "Hanımlarını boşamıştır" düşüncesiyle telâşlandılar.

Resûlullahın Meşrebe'den Ayrılışı

Bir ay dolunca Resûlullah, inzivadan çıkarak hanımlarıyla görüşmeye başladı. Bu sırada şu âyet-i kerime nâzil oldu:

"Ey Peygamber, hanımlarına de ki: 'Eğer dünya hayatını ve zevkini istiyorsanız, gelin boşanma bedelinizi verip sizi güzellikte serbest bırakayım.' AHZAB 28

"'Eğer Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, şüphesiz ki sizden iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlar için Allah pek büyük bir mükâfat hazırlamıştır."AHZAB 29


Âyet, nâzil olduğu sırada Efendimiz hanımlarından Hz. Âişe'nin yanında idi. İlk önce meseleyi ona açtı. Hattâ bu konuda babasına anasına danışabileceğini de beyân etti. Hz. Âişe derhal cevabını verdi:

"Ben, bu hususta mı anneme babama danışacağım! Ben elbette ki, Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih ediyorum!"12
Peygamber Efendimiz bu cevaba gülümsedi.

Diğer Ezvâc-ı Tahirât da aynı şekilde Allah ve Resûlünün rızasını ve âhiret yurdunu, dünya ve zînetine tercih ettiler. Böylece Fahr-i Kâinat Efendimize muhabbet ve sadakâtlarını ispatlamış oldular.

BU OLAY KURANDA ŞÖYLE GEÇER:

Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi. TAHRİM 3

(Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz( AYŞE İLE HAFSA), ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. TAHRİM 4

Eğer (o) sizi boşarsa, onun Rabbinin, onun için sizin yerinize, sizden daha hayırlı olan müslüman (Allah'a teslim olmuş) kadınlar, mü'min kadınlar, kanitin olan kadınlar, tövbe eden kadınlar, kul olan kadınlar, oruç tutan kadınlar, dul ve bakire olan kadınlardan zevceler (eşler) ile değiştirmesi umulur. TAHRİM 5


Daha sonra gelen ayetler  de ise:

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. AHZAB:50

Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. AHZAB:51

Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. AHZAB:52


1. Aynî, Umdetü'l-Kâri, 20:244.
2. Buharî, 3:132.
3. Tabakât, 8:85; Buharî, 6:167; Müslim, 2:1101-1110.
4. Tabakât, 8:85; Buharî, 6:167; Müslim, 2:1102.
5. Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Tercemesi, 11:209.
* Burada Hz. Resûlullahın helâl olan şeyi haram kılmasından murad, nefsini o şeyle faydalanmaktan alıkoymaktır. Yoksa Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi hakikatta haram kılmak ve haram itikat etmek değildir. Zira, Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi kimse haram kılamaz, haram kıldığı bir şeyi de kimse helâl edemez. Ancak bir insan helâl olan bir şeyden faydalanmaktan kendisini alıkoyma müsaadesine sahiptir. Buna binâen Resûlullah kendisine helâl bir gıda olan balı veya şerbetini içmeyi yasaklamıştır. Dolayısıyla "Allah'ın helâl kıldığını Resûlullah nasıl haram kılar?" diye bir soru akla gelmemelidir.
** Bir kısım rivâyetlere göre, Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Hafsa'ya kendisinden sonra Hz. Ebûbekir'in, ondan sonra da Hz. Ömer'in Halife olacağını haber vermişti. (İbni Kesîr, Sîre, 4:390)
6. Tahrim Sûresi, 1.
7. Tahrim Sûresi, 3.
8. Buharî, 7:230; İnsanü'l-Uyûn, 3:406
9. Buharî, 7:230; İnsanü'l-Uyûn, 3:406
10. Buharî, 1:31-33, 6:70; Müsned, 1:33; Müslim, 2:1109-1112; Tirmizî, 5:421; İnsanü'l-Uyûn, 3:404
11. Ahzab Sûresi, 28-29.
12. Buharî, 6:23; Müslim, 2:1113.

Eşlerin birbiriyle ilişkileri:
Hz. Peygamber'in diger hanimlari bu yeni esi (Ummu Habibe) iyi bir sekilde karsilamak istediler. Baslangiçta Hz. Aise onda kendisini kiskandiracak bir sey bulamadi. Zira o, yas itibari ile kirkina yaklasmisti. Onda Hz. Safiyye'nin büyüleyici tavri, Hz. Cüveyriye'nin tatliligi, Hz. Ümmü Seleme'nin güzelligi ve Hz. Zeyneb'in çekiciligi yoktu. Bunun için Hz. Aise onu kendi tarafina çekmek istiyordu. Halbuki Ebû Süfyan'in kizi bunu istemiyordu (Ayse Abdurrahman, Teracim Seyyidat, 385).



Aişe'nin peygambere öfkelenmesi nasıldı:
Âişe (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) bana:
— "Ben senin bana öfkelenmeni ve hoşnûdluğunu muhakkak tanırım" buyurdu.
Âişe dedi ki: Ben:
— Sen bunu nasıl tanırsın yâ Rasûlallah? dedim. O:
— "Şübhesiz sen hoşnûd olduğun zaman (birşeyi tasdik eder­ken): 'Muhammed'in Rabb'i hakkı için evet' dersin; öfkeli olduğun zaman da (birşeyi inkâr ederken): 'İbrahim'in Rabb'i hakki için hayır' dersin" buyurdu.
Âişe dedi ki: Ben de:
— Evet öyledir. Fakat ben (öfkeli hâlde) yalnız Sen'in isminden ayrılırım (sevgin gönlümde yaşar), diye saygımı arzettim.Buhari,edep:65

Aişe'nin evlilik yaşı tartışmaları:
Hz. Âişe’nin küçük yaşta evlendiğine dair  rivayetle birlikte aynı konuyla ilgili farklı rivâyetler, tarihi olaylar arası mukayese ve çıkarımlar ve tarihi kaynaklardan hareketle Hz. Âişe’nin zifaf yaşının 8-21 yaş aralığında olduğuna dair tespitler de bulunmaktadır.( 62)Yapılan bir çalışma şu hususlara dikkat çekmiştir: Âişe’nin risaletten önce yani cahiliye döneminde doğduğunu söyleyen Tabarî’nin, Ayşe’nin 620 yılında nişanlanıp 623 yılında Rasûlullah ile birlikte yaşamaya başladığını söylemesi tarihi bir çelişkidir. Zira bu, Âişe’nin 613 yılında yani risaletten sonra doğduğu anlamına gelir. İbn Hacer’e göre Fâtıma doğduğunda Rasûlullah otuzbeş yaşındaydı. Fâtıma Âişe’den beş yaş büyüktü. Dolayısıyla Âişe doğduğunda Rasûlullah kırk yaşındaydı. Rasûlullah’ın, Âişe ile Medine’de evlendiği dikkate alındığında Âişe’nin en az oniki yaşında olması gerekir. Abdurrahman b. Ebi’z-Zinâd, İbn Kesir ve İbn Hacer’e göre Ablası Esma Âişe’den on yaş büyüktü. Esmâ hicri 73 yılında yüz yaşında öldü. Dolayısıyla Esmâ’nın hicrette 27-28 yaşlarında olması gerekir. Esmâ Âişe’den on yaş büyükse Âişe hicrette 17-18 yaşında olmalıdır. O halde Âişe Rasûlullah’la beraber yaşamaya başladığında 19-20 yaşlarında olmalıdır. (63  ) Âişe’nin Bedir ve Uhut savaşlarına katılmış olduğu ve kadınların savaştaki fonksiyonlarını icra ederken olması gereken yaşları dikkate alındığında yaşının büyük olması gerekir. Rivayetlerde Âişe’nin hicretten sekiz yıl önce doğduğu söylenmektedir. Oysa Âişe Kamer suresinin ayetlerinin indiği esnada oyun çağında bir kız çocuğu olarak Rasûlullah’ın yanında bulunduğunu söylüyor.

Kamer suresi hicretten sekiz yıl önce inmiştir. Bu olayı beşikteki bir çocuğun idrak edemeyeceği düşünülürse bu ayetler indiğinde Âişe’nin 6-13, Rasûlullah ile evlendiğinde de 14-21 yaş aralığında olması gerekir. Hz. Hatice vefat ettiğinde Havle binti Hakîm Rasûlullah’a gelerek dul ya da bakire biriyle evlenmek isteyip istemediğini sordu. Rasûlullah, bakirenin kim olduğunu sorunca o da Âişe’yi önerdi. Bâkire kelimesi çocuk için kullanılamaz. Birine bâkire denebilmesi için o kişinin en azından bâliğa olması gerekir.


(62)Coşkun, Selçuk, “Hadislerin Tarihe Arzı”nin Uygulamadaki Bazı Problemleri (Hz. Âişe’nin Evlilik Yaşı Örnekleminde Bir İnceleme)”, Ekev Akademi Dergisi, yl. 8, sy. 20, Yaz 2004, s. 184 vd. Öte yandan Rasûlullah’ın Hz. Âişe ile altı yaşında nişanlanıp dokuz yaşında evlendiği sonucuna ulaşan bir çalışma için bkz. Azimli, “Hz. Âişe’nin Evlilik Yaşı Tartışmalarında Savunmacı Tarihçiliğin Çıkmazı”, İslâmî Araştırmalar Dergisi, c. 16, sy. 1, 2003, s. 28 vd. Bir başka araştırmacı her iki grubun görüş ve delillerine yer verdikten sonra Hz. Âişe’nin küçük yaşta evlendiğine dair rivâyetlerin kısmen daha güçlü olduğuna dikkat çekmektedir. Bkz. Erul, Bünyamin “Hz. Aişe Kaç yaşında Evlendi? Dokuz Mu? On Dokuz Mu? ”, İslâmî Araştırmalar Dergisi, C: XIX, sy. 4, 2006, s. 637 vd.


(63)Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin “Âişe” maddesinde Hz. Âyşe’nin 614 yılında doğduğu söylenmektedir. Aynı ansiklopedinin “Esmâ bint Ebû Bekir es-Sıddîk” maddesinde, Esma’nın Ayşe’den on yaş büyük olduğu ve yüz yaşında 73/692 yılında vefat ettiği söyleniyor. Bu iki madde arasında tarihi bir çelişki gözükmektedir. Şayet Esma Ayşe’den on yaş büyükse ve yüz yaşında iken 692 yılında vefat ettiyse Ayşe’nin 602 yılında yani risaletten önce doğmuş olması gerekir. Krş. Fayda, Mustafa, DİA, “Âişe”, II, 201 vd.; Yardım, Ali, DİA, “Esmâ bint Ebû Bekir es-Sıddîk”, XI, 402 vd.




*******************************************************
PEYGAMBERIMIZIN COCUKLARI



Peygamberimizin, hazreti Haticeden,iki erkek çocuğu,dört kız çocuğu doğmuştur Isimleri şöyleydi: Kasim, Abdullah, Zeynep,Rukayye ,Ümmü Külsüm,Fatima ve Cariyesi Mısırlı Maria`dan doğan Ibrahim`dir.
Resulullah (s.a.v)’in, Fatıma (a.s) hariç bütün evlatları kendi hayatı döneminde vefat ettiler. Hz. Peygamber’in nesli, Hz. Fatıma’dan devam etti.

KASIM:       Rasûl-i Ekremin ilk çocuğu Kasım idi.Bu sebepten künyesi:Ebül-Kasım Kasımın babası oldu.Hazreti Peygamber, Ebûl-Kasım adiyle çağırılmasından hoşlanırdı. Ashab da kendisini bu isimle çağırırlardı.Kasım 2 sene yaşadı.Mekke’de vefat etti.Rasûl-i Ekrem’in çocukları içinde ilk ölen: Kasım oldu. 

ABDULLAH :    Hicretten önce, on birinci senesi Mekkede doğdu:Üç ay yaşadı. Küçükken öldü.


ZEYNEB :  Doğduğunda Peygamberimiz Otuz Yaşındaydı.Resûl-i Ekrem (s.a.s), kızlarının en büyüğü Zeyneb'i Ebu'l-Âs Bin Rebi ile evlendirdi. Ebü'l Âs, Müslüman olmadığı için, Zeyneb'in hicretine izin vermemişti. Bedir Savaşında esir düştü. Peygamber Zeyneb'i Medine'ye göndermesi şartıyle onu âzâd etmiş, o da Mekke'ye vardığında bu va'dini yerine getirip Zeyneb'i Medine'ye gönder­mişti. Daha sonra Müslüman olarak Medine'ye geldi. Zeyneb'i tekrar aldı. Ebû'l-Âs, Yemâme'de şehîd düşmüştür.
Zeynep, hicretin 8. senesinde 30 yaşında öldü.

Ebû'I-Âs, Abdu Şems oğullan'ndandır, adı Lakît yâhud Huşeym'dir; Ebû'İ-Âs künyesiyle meşhurdur; adiyle anılmamıştır. Anası Hâle bintu Huveylid'dir ki, Hadîce'nİn kızkardeşî oluyor.

Zeynebin kızı Umame ile Hz.Ali evlenmiştir.Ali'nin oğlu Muhammedu'l-Evsat (Ortanca Muhammed) Umame ile evliliğinden olmuştur.




RUKİYYE ile ÜMMÜ GÜLSÜM  : Peygamber efendimiz kızlarını     Amcası Ebû Leheb'in oğullarından Utbe ve Uteybe ile evlendirmişti. İslâmiyetten sonra Ebû Leheb, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e olan düşmanlığı sebebiyle oğullarına eşlerini boşamaları için baskı yaptı. Onlar boşadıktan sonra, Rasûlullah (s.a.s.) Rukiyye'yi Hz. Osman'la evlendirdi. Rukiyye'nin ölümünden bir yıl sonra da Ümmü Gülsüm'ü nikâhladı. Bu yüzden Hz. Osman'a "iki nûr sâhibi" anlamına "Zi'n-nûreyn" denildi. Ümmü gülsüm Rukiyyeden 3 yaş küçüktü.
Rukiyye Osmanla evlendiğinde 22 yaşında ,Ümmü gülsüm ise 20 yaşında idi.

FATIMA  :   En küçük kızı Fâtıma'yı ise Hicretin ikinci senesi Medinede Hazreti Ali ile evlendirdi. Evlendikleri zaman Hazreti Fâtıme 15, Hazreti Ali 24 yaşındaydı.Peygamberimizden 6 ay sonra 24 yaşında vefat etmiştir.
Çocukları Hasan, Hüseyin ve Muhsin, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm'dür. 
Hz. Ömer halifeyken, Hz. Peygamber'in vefatından önce dünyaya gelen Ümmü Gülsüm’le  evlenmistir. Bunun nedeni "bütün neseblerin ve sebeplerin kesildiği Kıyamet'te, ancak Hz. Peygamber'in nesebi ve sebebinin kesilmediğini" bilmesindendir. Zeyneb de (Zeynebu'l-Kübrâ) Abdullah b. Cafer Tayyar ile evlenmiştir.

Peygamberin ölümünden sonra Fedek arazisi nedeniyle Ebubekirle arası açılmıştır.Ebu bekir'in "Peygamberler mıras bırakmaz " sözü şia kaynaklarında da vardır:

Ebul Buhteri, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivâyet eder :
<< Âlimler peygamberlerin vârisleridir; çünkü peygamberler miras olarak dirhem ve dinar bırakmazlar. Bilâkis, hadislerden bir hadis miras bırakırlar. Kim bundan bir şey alırsa büyük kazanç elde etmiş olur. O halde sahip olduğunuz ilmi kimden aldığınıza bakın. Çünkü biz Ehl-i Beyt’ten her halefin döneminde âdil birileri çıkar, aşırıların tahriflerini, bâtıl ehlinin işlerine gelen kısmını alıp geri kalanını geri kalanını değiştirme amaçlı girişimlerini ve cahillerin yorumlarını dinden ayırırlar.>> (Usul-u Kâfi sh 37 H.45) .


Özellikle şia kaynaklarında  Fatıma'nın, Ebu Bekire biat etmediği veya zorla biat ettiği yazılmaktadır.Aynı olay sünni kaynaklarda da geçmektedir:

Hz. Ali’nin (a.s) halis yaranlarından olan “Suleym İbn Kays” bu konu hakkında kendi kitabında şöyle yazmaktadır:

Ömer, ateş isteyerek onunla evi tutuşturdu. Sonra kapıya yüklenerek onu açtı ve içeri girdi! Hz. Fatıma (s.a) Ömer’in tarafına gelerek “Ey Babacığım! Ey Resulallah! Diye feryat etti. Ömer kılıcını kınında olduğu bir şekilde kaldırarak Hz. Fatıma’nın yanına (kaburgasına) vurdu. Hz. Fatıma feryat ederek “Ey babacığım!” diye bağırdı. Bu sırada Ömer kamçısını çıkararak Hz. Fatıma’nın koluna vurdu. Hz. Fatıma ‘Ey Resulallah! Ömer ve Ebu Bekir senin geride bıraktığına ne kadar da kötü davranıyor’ diye feryat etti.

Bu sırada Hz. Ali (a.s) yerinden sıçrayarak Ömer’in yakasından tutarak onu hızlı bir şekilde çekerek kaldırıp yere vurdu. Burnuna ve boynuna vurdu. Onu öldürmeyi istedi, ancak Allah Resulünün (s.a.a) sözünü hatırladı ve ona buyurmuş olduğu vasiyet aklına geldi ve şöyle buyurdu: “Ey Suhak’ın oğlu! (Ömer’in babası Hattab’ın annesinin adı) Muhammed’i peygamberlikle şereflendirdiği Allah’a yemin olsun ki eğer ilahi mukadderat ve peygamberin benimle olan ahitleşmesi olmasaydı, evime giremeyeceğini çok iyi biliyordun.” (Süleym İbn Kays Hilali’nin, ‘ölüm tarihi, 80 hicri’ kitabı, s. 568)

Detaylar için "ömere yapılan eleştiriler"e  bknz:











İBRAHİM :Resulullah'ın Oğularının 3.südür ve çocuklarının sonuncusudur. Heraklius'un Mısır valisi olan Mukavkis'in hediye gönderdiği Maruye'nin oğludur. Hicretin 8. senesi tevellud edip, 1,5 yaşında iken vefat etti.Mezarı Bakidedir.

Bknz: Cenetul baki
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/cennetul-baki-medine-foto.html
*****************************************
HZ MUHAMMED'İN TORUNLARI:

HASAN:  Bknz.Bu sitedeki Ehlibeyt sayfası
HÜSEYİN: Bknz.Bu sitedeki Ehlibeyt sayfası
ÜMMÜ GÜLSÜM: Bknz.Bu sitedeki Ehlibeyt sayfası
ZEYNEP: Bknz.Bu sitedeki Ehlibeyt sayfası
UMAME : Bknz.Bu sitedeki Ehlibeyt sayfası

Bknz: Ehli beyt
http://muhammedin.blogspot.com.tr/p/ehli-beyt.html