HZ OSMAN'IN HAYATI HARİTA VE FOTOĞRAFLARLA

(İslamda bölünmelerin ve haklı haksızın karışmaya başlaması Hz.Osman dönemiyle başlar.Bu dönemi anlatmakta yanlış yapmaktan haya ederim ve Allah’a sığınırım)
Peygamberimizden 6 yaş küçüktür. Müslüman olduğunda 34 yaşındaydı.12 yıl halifelik yapmıştır.Şehit edildiğinde 82 yaşındaydı.
Hz. Osman iman ettiği zaman bunu duyan amcası Hakem b. Ebil-Âs onu sıkıca bağlayarak hapsetmiş ve eski dinine dönmezse asla serbest bırakmayacağını söylemişti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyeceğini İbn Hacer birçok sahabiye dayandırarak Hz. Osman’ın eşi Rukayye ile birlikte Habeşistan’a hicret eden ilk kimse olduğunu kaydetmektedir (İbn Hacer aynı yer). Mekkelilerin iman ettiklerine dair yanlış bir haberin Habeşistan’a ulaşmasıyla birlikte muhacirlerden bir bölümü Mekke’ye geri dönmüştü. Hz. Osman da geri dönenler arasındaydı. Ancak onlar kendilerine ulaşan haberin asılsız olduğuna şahit olduklarında tekrar Habeşistana gitmek için yola çıktılar. yleyince kararlılığını gören amcası onu serbest bırakmıştı (Suyûtî 168) Hz. Osman (r.a) ikinci olarak hicret ettiği Habeşistan’da bir müddet kaldıktan sonra Mekke’ye geri döndü. Resulullah (s.a.s) Medine’ye hicret etmekle emrolunduğunda Hz. Osman diğer müslümanlarla birlikte Medine’ye hicret etti.
Hz. Osman hanımı Rukayye ağır hasta olduğu için Resulullah (s.a.s)’in izniyle Bedir savaşından geri kalmıştı. Rukayye ordu Bedir’de bulunduğu esnada vefat etmiş müslümanların zaferinin müjdesi Medine’ye ulaştığı gün toprağa verilmişti. Fiili olarak Bedir’de bulunmamış olmakla birlikte Resulullah (s.a.s) onu Bedir’e katılanlardan saymış ve ganimetten ona da pay ayırmıştı.
Hz. Osman Bedir savaşı hariç müşriklerle ve İslâm düşmanlarıyla yapılan bütün savaşlara katılmıştır.


HALİFE SEÇİLMEDEN ÖNCE HZ.OSMAN
Hz. Osman çok zengin bir tüccar idi. Bütün malını ve mülkünü Resulullah için feda etti.
Bulunduğu dönem için büyük bir para olan yirmi bin dirhem ödeyerek Rume kuyusunu satın almış, Medine-i Münevvere'de tatlı su sıkıntısı yaşandığından bu kuyudan parayla su satın alan Müslümanların hizmetine vermiştir. Bu kuyunun müslümanlar için ne kadar önemli olduğu Resulullah (s.a.s)’in şu sözünden anlaşılmaktadır: “Rume kuyusunu kim açarsa ona Cennet vardır” (Buharî Fezailu’l-Ashab 47).


Rume kuyusu için bknz:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/medine.html

Tebük gazvesinde Hz. Osman, kendi ticaret malından üç bin deve, 70 at,( 950 deve  100 at diyen kaynaklar da var) ve on bin altın getirdi. Ordunun üçte birini Hz. Osman (ra) teçhiz etmiştir. Onun bu yardımından sonra ordunun hiçbir ihtiyacının kalmadığı rivayet edilmektedir. Resulullah efendimiz, bunları askere dağıtıp buyurdu ki:
(Bugünden sonra Osman'a günah yazılmaz, yani Allah onu günahtan korur.) [Tirmizî] [Sünen-i Darekutni cilt:4, s:198]
Medine'de kıtlık olduğu bir dönemde ise Hz. Osman (ra)'ın Şam'dan gelen yüz deve yükü buğday kervanını satın aldığı, daha sonra da bunları Medine'de bulunan fakirlere, Sahabe-i Kiram'a bedava dağıttığı, yüz deveyi de kesip fakirlere yedirdiği rivayet edilmektedir.  


HALİFE SEÇİLMESİ
Ömer ölüm döşeğine düşünce kendisini ziyarete gelen birçok sahabi O'na, bir halife seçmesinin zorunlu olduğunu söylemişlerdi. «Çünkü Hz. Ebu Bekir (r.a.) bunu yaptı» demişler ve ilave etmişlerdi: «şayet sen kendine bir veliahd seçmezsen, karışıklıklar olabilir ve belki de bir iç savaş çıkabilir.»
 Gelen Müslümanlardan bazıları, Hz. Ömer (r.a.)'in kendi oğlu, Abdullah b. Ömer'i seçmesini teklif ettiler. Çünkü Abdullah b. Ömer, çok iyi bir müslümandı. Alimdi, mütedeyyin idi ve Halife olmak için, bütün şartlara sahip idi. Hz. Ömer (r.a.) bu teklife çok kızmış ve söyle söylemişti: «Sen benim cehenneme gitmemi mi istiyorsun?» Daha sonra devam etmişti «Ne yapacağımı bilemiyorum. Şayet birini tayin edersem, benden önce, benden daha iyi olan birisi, yani Hz. Ebu Bekir (r.a.), bunu yapmıştı. Şayet kimseyi seçmezsem, bunu da benden önce ve benden çok daha iyi olan Hz. Peygamber (s.a.v.) yapmıştı. Su halde, her iki şekilde de hareket edebilirim.» Hz. Ömer, «Bu dünyada olduğu gibi, öbür dünyada da sizi idare etmenin mesuliyeti altına girmek istemiyorum» diyordu.
Ve sonunda Hz. Ömer söyle demişti: «Hz. Peygamber (s.a.v.) vefat ettiğinde, O'nun en çok sevdiği on kişi vardı, hatta Hz. Peygamber (s.a.v.) bunların öldükten sonra cennete gideceklerini müjdelemişti (aşere-i mübeşşere). İşte bunlar arasından kendinize bir halife seçin.»
Bu arada, bu on kişiden üçü vefat etmişti. Daha doğrusu iki kişi ölmüş ve Hz. Ömer (r.a.) de yaralıydı. Geriye yedi kişi kalıyordu. Fakat bu yedi kişiden, sadece altısı Medine'de bulunuyordu. Yedincisi seyahatte idi.
İşte, Hz. Ömer bu altı kişinin toplanıp aralarında halîfe seçmelerini istedi. Fakat bunda bir güçlük ihtimali vardı. Şayet üç kişi bir tarafta, üç kişi diğer tarafta olacak olursa, seçim imkanı olamazdı. Hz. Ömer (r.a.) bu güçlüğü düşündü. Mesele çok mühimdi. Halife'nin hemen seçilmesi icap ediyordu. Yedinci olan sahabi beklenecek olursa, karışıklıklar olabilirdi. ve onun ne zaman döneceği belli değildi. Bunun için Hz. Ömer (r.a.), bu altı kişilik heyete, bazı şartlarda dahil olmak üzere, yedinci bir şahıs seçti: Abdullah b. Ömer. Şartlar şunlardı:
O, halife olarak seçilemeyecekti. Şayet seçimde ekseriyet temin edilirse, mesele, dörde karsı iki gibi, bu durumda Abdullah b. Ömer, ekseriyete uyacak ve şahsi görüş serdetmiyecekti. Şayet her iki tarafta, eşit olarak üçer kişi olursa Abdullah, Abdurrahman b. Avf hangi tarafta ise, reyini o tarafa kullanacaktı.
Diğerlerinin adaylıktan çekilmesi üzerine Abdurrahman b. Avf yaptığı istişareler sonucu , Hz. Ali ile Hz. Osman arasında Hz. Osman’ı tercih etti ve herkes Hz.  Osman’a biat etti.


YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
Halife Osman döneminin ilk 6 yılı iyi geçtiyse de, son 6 yılı çalkantılı ve sorunlu geçti .
Hz. Osman zamanında Horasan, Hindistan, Maveraünnehr, Semerkand, Kıbrıs, Kafkasya, Afrika'nın birçok yerleri ve Endülüs fethedildi.
 Acem devletini tarihten sildi.
Kuran-ı Kerim'in çoğaltılıp İslam merkezlerine gönderilmesi olmuştur. Hz. Osman (ra) döneminde, şive farklılıklarından dolayı Kuran ayetlerinin farklı okunması üzerine bir kurul oluşturularak Kuran çoğaltılmıştır. Bir örneği Medine'de bırakılarak Mekke, Şam, Küfe, Basra, Mısır ve diğer eyaletlere gönderilmiştir.
Suriye valisi Muaviye'nin de istekleri sonucunda, Suriye sahillerinde ilk İslam donanması meydana getirilmiştir. ilk donanma sayesinde Akdeniz'de stratejik önemi büyük olan Kıbrıs Adası alınmıştır.
Hicri yirmi altıda Mescid-i Haram’ın genişletildi. Mescid-i Haram’ın çevresindeki arsalar satın alınarak geniş bir alan elde edilmişti. 

KENDİSİNE YAPILAN ELEŞTİRİLER
Hz. Osman'a yapılan en önemli suçlama, onun kendi akrabalarını valiliklere getirmesi, onlara bolca ihsanlarda bulunması ve yolsuzluklarını denetleyememesidir (Suyûtî, 174)
 En fazla eleştirilen bir başka tarafı ise başa getirdiklerinin genç ve tecrübesiz oluşlarıydı. Tayin ettiği valilerden ikisi henüz 25 yaşındaydı.Mervan 30 lu yaşlardaydı.
Ömer (r.a)’in vasiyetine uyarak bir sene müddetle onun valilerini yerlerinde bıraktı. İlk önce Küfe valisi Muğire b. Şu’be’yi azlederek yerine Sa’d b. Ebi Vakkas’ı atadı. Sa’d Osman (r.a)’ın yönetime geçtikten sonra atadığı ilk validir.
 Sa’d b. Ebi Vakkas Beytül-Malden borç olarak aldığı parayı geri ödemekte sıkışınca Osman (r.a) onu azlederek yerine anne bir kardeşi Velid b. Ukbe’yi Küfe valiliğine getirdi . Velid beş sene Küfe valiliğinde bulunmuştur. Velid bir sabah namazı sarhoş olduğundan dolayı dört rekat kıldırmıştı. Hatırlatılması üzerine “sizin için arttırıyorum” demişti. Bunu duyan Hz. Osman ona tazir cezası vererek bunun uygulanmasını Hz. Ali’den istemişti. Hz. Ali de Abdullah b. Cafer’e onu kırbaçlattırmıştı. Bu olay üzerine Hz. Osman onu azlederek yerine Saîd b. el-As b. Umeyye’yi atadı (İbnul-Esir a.g.e. III 107).
Suyûtî Hz. Osman’ın ilk olarak Velid’i Sa’d'ın yerine vali yapması yüzünden kınandığını söylemektedir (Suyutî 172).
Mısırlılarca sevilen bir kimse olan Amr b. el-As’ın Mısır valiliğinden alınması ve yerine Abdullah b. Sa’d b. Ebi Serh’in tayin edilmesi bazı karışıklıkların çıkmasına sebep olmuştu.
Ebi Serh, islâm´a girip tekrar irtidat ettiği için Resulûllah (S.A.V.) ta­rafından kanı mubah sayılan biriydi.Abdullah b. Sa´d´in vali tayin edilmesi üeziren bu kişinin aley­hine dedikodular çoğaldı, artık günün hadisesi haline geldi. Halk «Bu şahıs önce müslüman olmuş sonra dinden dönmüş ve Resûlullahı yalanlamıştır» diye konuşuyordu.
Mısır halkı Hz. Osman´a gelip valileri olan Abdullah b. Sa´d´i ona şikâyet etmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Osman, Abdullah´a onu tehdit eden ve onu azarlayan bir mektup yazdı. Abdullah b. Sa´d, Hz. Osmna´ın yasakladığı şeyleri yapmakta ısrar etti. Hz. Osman´ın yanından dönen Mısırlılardan bazılarını döverek öldürdü.»
Şüphesiz ki böyle bir valinin yaptığı işler, müminlerin emiri Hz. Osman (R.A.)´a karşı halkı galeyana getirecekti. Ve getirdi de... Zi­ra Hz. Osman´ı kuşatmak için Medine´ye gidenlerin önde gelenleri de Mısırlılardı. 

Hz. Osman Kufe Valisi Ebu Musa el-Eş’arî’yi görevinden alarak yerine Abdullah b. Amir el-Kureyz’i atadı (H. 29). Abdullah Osman (r.a)’ın dayısının oğludur. Ebu Musa’yı azletmesinin sebebi Kûfe halkının ondan şikayetçi olmaları ve bunu Hz. Osman (r.a)’a bildirmeleridir (İbnül-Esîr a.g.e. III 99-100).
Hz. Osman’ın atadığı valilerden şikayetler oldu, vilayetlerdeki yönetimler hakkında yapılan dedikoduları ve bunların sebeplerini yerinde incelemek üzere müfettişler tayin etti. Muhammed b. Mesleme'yi Kufe'ye; Usame b. Zeyd'i Basra'ya; Abdullah b. Ömer'i Şam'a ve Ammar b. Yasir'i de Mısır'a gönderdi. Ammar b. Yasir hariç, diğerleri görevlerini tamamlayarak geri dönmüşlerdi. Osman (r.a) haksızlıkları gidermek, filizlenmeye başlayan ve ümmet için büyük sakıncalara sebep olacak olan fitnenin yatıştırılması için yoğun bir gayretin içine girmişti.
Abdullah İbn Sebe Yemenli bir yahudidir. O samimi kimselerin haklı şikayetlerini kullanarak insanları Hz. Osman’a karşı kışkırtıyordu. Bir taraftan “ric’atı Muhammed” (Muhammed (s.a.s)’in tekrar dönüşü) düşüncesini yaymaya gayret gösterirken öte taraftan Peygamber’in peşinden hilâfet hakkının Hz. Ali (r.a)’a ait olduğunu ve bunun da Allah tarafından belirlenmiş bir gerçekten başka bir şey olmadığını yayarak daha sonra ortaya çıkacak Şia akidesinin temellerini atıyordu. Onun yaydığı düşüncelere göre Ebû Bekir (r.a) Ömer (r.a) ve Osman (r.a) Hz. .Ali (r.a)ın hakkını gasbetmişlerdi. O Küfe Basra ve Şamda insanları kışkırtırken Ebu Zerr (r.a)in haklı çıkışlarını da kendisine malzeme yapmaya uğraşıyordu.
 Şam’da Muaviye’nin uygulamalarına karşı çıktığı ve düşüncelerini söylemekte ısrarlı davrandığı için Ebu Zerr el-Gifarî (r.a) Medine’ye çağırıldı. Ebu Zerr Medine’ye geldiğinde görüşlerini( zekat ve mal biriktirmemekle ilgili) Hz. Osman’a tekrarlamıştı. Bunun ardından Halife’den izin isteyerek Medine’ye yakın bir yer olan Rebeze’ye gidip yerleşmişti.(sürüldü de denir)

Hz. Osman Resulullah (s.a.s)’a ait olan; Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’den sonra kendisine intikal eden mührü Medine’deki Arîs kuyusuna düşürdü. Onu bulacak olana büyük miktarda para vadinde bulunmuş ancak bütün aramalara rağmen bu mühür bulunamayınca Osman (r.a) büyük bir üzüntüye kapılmıştı. Ondan ümidini kesince hemen bir mühür yaptırdı. Şehid edilene kadar parmağında kalan bu mührün kimin eline geçtiği tesbit edilememiştir (İbnül-Esir III 133). Bu olay hilâfetinin altıncı yılında meydana gelmiştir. 
Hz. Osman halife olduktan sonra Hakem b. Ebi'l-Âs, oğulları Haris ve Mervân ile diğer aile fertleri Medine'ye getirtilmişti.Bu da tepki çeken bir uygulamaydı.

Beytul maldan akrabalarından Mervana 1000 dirhem,Ebul as ‘a 100 bin dirhem,Ebu süfyana 200 bin dirhem bağışladığı idda edilir.

İSYANIN BAŞLANGICI
Mısır'dan Medine'ye gelip, mısır valisi Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'in gayr-ı meşru uygulamalarını şikayet eden bir heyetin, dönüşlerinde İbn Ebi Serh'in takibatına uğramaları ve bazılarının öldürülmesi, olayların tırmanmasına sebep olmuştu.
 Bunun üzerine Mısır'dan altı yüz kişilik bir topluluk Medine'ye gelerek Mescid-i Nebi'de, namaz vakitlerinde Ebi Serh'in işlediklerini sahabilere şikayet ediyorlardı. Talha İbn Ubeydullah, Hz. Aişe (r.anha) ve Hz. Ali (r.a), Hz. Osman'a giderek, bu insanların haklı isteklerini yerine getirmesini ve Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'i azlederek yargılamasını istediler. Bunun üzerine Hz. Osman, Mısırlılar'a kendileri için vali olarak kimi istediklerini sordu. Onlar, Muhammed b. Ebi Bekr'i istediklerini bildirdiler. Osman (r.a), Muhammed b. Ebi Bekr'i vali tayin etti.
O, Mısır'dan gelenler ve bir grup sahabi ile birlikte Medine'den yola çıktı. Medine'den üç günlük bir uzaklıkta yol alırlarken devesini, sanki takip ediliyormuş gibi hızlı sürmeye çalışan bir adam gördüler. Adamı yakalayıp sorguladıklarında İbn Ebi Serh'e bir mesajı yetiştirmeye çalıştığını anladılar. Ona kim olduğu sorulduğunda, bazen Osman (r.a)'ın, bazan da Mervan b. Hakem'in kölesi olduğunu söylüyordu. Üzerindeki mektubu açtıklarında, içinde, "Muhammed b. Ebi Bekr ile falanca falanca... Sana ulaştıklarında onları öldür" yazıldığı ve bunun Hz. Osman'ın mührüyle mühürlenmiş olduğunu gördüler.
 Derhal Medine'ye geri dönüp Hz. Osman'ın evini kuşattılar. Hz. Ali, yanına Muhammed İbn Mesleme'yi alıp Osman (r.a)'ın evine gitti. Hz. Ali (r.a) ona, üzerine kendi mührü bulunan bu mektubu kimin kaleme aldığını sordu. Osman (r.a) böyle bir mektup yazmadığını ve yazıldığından da haberi olmadığını söyledi. Muhammed de Osman (r.a)'ı doğrulamış ve bu işi düzenleyen kimsenin Mervan olduğunu söylemişti. Yazıyı inceledikleri zaman bunun Mervan b. Hakem'e ait olduğunu anladılar.( Mervan  aynı zamanda amcasının oğlu ve damadıdır ) O esnada Osman (r.a)'ın evinde bulunmakta olan Mervan'ın kendilerine teslim edilmesini istediler. Hz. Osman (r.a) bunu kabul etmedi. Çünkü onu öldüreceklerinden korkuyordu. 

İSYANCILARALA GÖRÜŞMESİ
İsyancılar "Biz seni hilafetten azledene veya öldürene yahut da bu yolda ölene kadar bu işten vazgeçecek değiliz diyorlardı . Eğer sana sahip çıkanlar bize engel olmaya kalkarlarsa onlarla savaşırız".
 Hz. Osman onlara, Allah'ın üzerine yüklediği hilafet görevini asla bırakmayacağını ve ölümün kendisine bundan daha sevimli olduğunu bildirmiş, ayrıca kendini savunmak için kimseye emir vermediğini eklemişti (İbnül-Esîr, a.g.e., III, 169-170).
 O, ashaptan, asileri şehirden kovup çıkarmak için gelen teklifleri reddediyor, onlardan silah kullanmayacaklarına dair kesin söz vermelerini istiyordu.

Bir gün kendisini kuşatan asilerin karşısına çıkıp: "Ali buralarda mı? Sa'd buralarda mı?" diye sormuş, bulunmadıkları cevabını alınca biraz susmuş ve şöyle demişti: "Bana su sağlamasını, Ali'ye bildirecek kimse yok mu?" Bu Hz. Ali'ye ulaşınca derhal üç kırba suyu ona göndermişti. Ali (r.a), asilerin Osman (r.a)'ı öldürmek istediklerini öğrenince, böyle bir şeye meydan vermemek için, iki oğluHasan ve Hüseyin'e, kılıçlarını alarak gidip Osman'ın kapısında beklemelerini ve içeri kimseyi sokmamalarını söylemişti. Abdullah İbn Zübeyr de onlara katılmış, diğer bir takım sahabiler de çocuklarını oraya göndermişlerdi. 
Asilerin kendisini öldürmeye kararlı olduğunu anladığında, onların böyle bir iş işleyip katillerden olmalarını önlemek için kendilerine bir müslümanın kanının ancak; zina, kasten adam öldürme ve dinden dönmek şartları dahilinde helal olduğunu hatırlatıyor ve kendisinin bunlardan hiç birisiyle itham edilemeyeceğini anlatıp duruyordu. 


ŞEHADETİ
İsyancılar kendisini öldürmeye geldiklerinde, kapısının önünde bekleyen peygamber torunları kılıçlarını çekip Osman'a; ''Dedemizin dostu, seni öldürmeye gelenlerle kanımızın son damlasına kadar çarpışacağız. ya bu uğurda şehadete erer ya da düşmanı savuşturur seni kurtarırız''dediler.

Osman, peygamber torunlarına döndü ve manidar cevap verdi:


''Şurada, Medine'de, Resulullah istirahat buyururken; o'nun kılıç sesleriyle rahatsız olmasına izin vermem, sokun kılıçlarınızı yerine. zalimler karşısında Allah bize yeter!''
Hz. Osman'ın kapısında onu korumak üzere bulunanlar arasında Mervân b. Hakem ön saflarda bulunuyordu Mervân'dan başka Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Selâm, Abdullah b. Zübeyr, Ebû Hüreyre, Zeyd b. Sabit, Muğîre b. Ahnes, Muhammed b. Hâtıb ve bir grup insan mevcuttu. Muhasara boyunca bu kişilerle birlikte Mervân, canla başla Hz. Osman'ı korumuştu.
Durum karışınca yapılan istişareler sonucunda Ebubekir’in oğlu Muhammed’le birkaç kişi Osman’ın evine girdi. Kuran önündeydi başını önüne eğmişti sadece kurana bakıyordu kapıyı kıranlara bakmıyordu bile sonra birisi içieri girdi sakalından tuttu onu ve o an başını kaldırdı baktı birde ne görsün sevdiği bir insanın Ebubekir’in oğlu Muhammet .Sevdiği bir dostunun oğluydu ve şunu dedi: “Baban görseydi bunu sana ne diyecekti” o an gözlerinden yaşlar geldi ağlıyordu halife delikanlı bırakıp kaçtı sonra üst üste başına gelen demir darbeleri meleklerin haya ettiği o büyük insan o büyük nur mekanın utandığı o insanın kanı kuranın üzerine damlıyordu “onlara karşı sana Allah yeter” ayeti üzerine damlıyordu kanı… 
Hz. Osman'ın şehit edildiği gün olan Yevmu'd-Dâr'da yaralananlar arasında Mervân da bulunuyordu. Muhalifleri durdurmaya çalışan Ali’nin oğlu Hasan bu çatışmalarda yaralandı. 
 Osman’ın cesedi kapı önüne atıldı. Gömülmesi için kimse girişimde bulunamadı. 3 gün öylece kalıp da kokuşmaya başlayınca 4-5 kişi cenazesini kaldırdı. Cenazenin Müslüman mezarlığına gömülmesine izin verilmedi. Yahudi mezarlığına gömüldü. Cenazeyi taşıyanların da taşlandığı rivayet edilir. Muaviye döneminde Müslüman mezarlığı genişletilerek Osman’ın mezarı da Baki mezarlığı sınırlarına dahil edildi. (Taberi, Tarih, IV, 412) 

HAKKINDA SÖYLENENLER
Hz. Osman'ı öven hadis-i şerifler şöyledir :
Osman'ın şefaati ile, cehennemlik olan 70 bin kişi sorgusuz cennete girecektir. [İ. Asakir]
Benim cennette arkadaşım Osman'dır. [Tirmizî]

Ya Osman, Allahü teâlâ sana hilafet gömleğini giydirecek, münafıklar çıkartmak isteyeceklerdir. Bana kavuşuncaya kadar onu çıkartma! [İbni Mace]
"Meleklerin bile kendisinden haya ettiği bir kimseden nasıl haya etmeyeyim? Allah'a yemin ederim ki, melekler, Allah ve Rasulünden (sav) haya ettikleri gibi, Osman (ra)'dan da haya ederler." 

"Osman (ra), ümmetimin en hayalısı ve en fazla kerem sahibidir."


"Hz. Lut'dan sonra, ailesiyle hicret edenin ilki Osman (ra)'dır."


"Her Peygamber'in Cennette bir refiki vardır. Orada benim yoldaşım Osman (ra)'dır."


"Ey Allah'ım! Osman (ra)'ın kıyamet günü, gam ve kederini gider. Çünkü O, bizim nice kederlerimizi giderdi."
“Eğer kırk tane kızım olsaydı birbiri peşinden hiç bir tane kalmayana kadar onları Osman’la evlendirirdim”

"Osman (ra) benden, ben de Osman (ra)'danım."


Abdullah b. selâm (r.a) anlatıyor: "Kardeşim Osman evinde kuşatma altına alınmıştı. onu ziyarete gittim. Merhabalaştıktan sonra bana dedi ki: 'Kardeşim, bu gece şu pencerede Resûlullah'ı gördüm, bana, 'ey Osman! seni muhasara altına mı aldılar?' dedi. Ben, 'evet' dedim. 'seni susuz mu bıraktılar?' diye sordu; ben, 'evet' dedim. sonra bana içi su dolu bir kap uzattı. kana kana içtim, öyle ki onun serinliğini hâlâ göğsümde hissediyorum.

Resûlullah (s.a.v), ey Osman, istersen seni düşmanlarına karşı galip kılalım, istersen iftarını bizim yanımızda yap' dedi. ben iftarımı onun yanında yapmayı tercih ettim."

Abdullah b. selâm (r.a) der ki: "Hz. Osman işte o gün şehid edildi."