Velid bin Muğire (Halid Bin Velid'in babası)

İslâm'ın büyük kumandanı Halid bin Velid -radiyallahu anh-in babası Velid bin Muğire, müşriklerin akıl hocalarından ve ileri gelen söz sahiplerindendi. Bunun içindir ki, "Biricik" ve "Kureyş'in gülü" diye lâkaplanmıştı. Allah-u Teâlâ ona dünya nimeti olarak bol mal ve çocuk vermiş, onu rızka boğmuştu. Mekke ve Tâif'te deve sürüleri, kısrakları, geniş miktarda bağ ve bahçeleri, köle ve câriyeleri bulunuyordu. Tâif'te bir bahçesi vardı ki yaz-kış meyvesi hiç eksilmezdi. Buna rağmen Allah-u Teâlâ'nın nimetlerine nankörlük etti.
Halid bin velid'in  türbesi humus/ suriye



Velid bin Muğîre, İslâm'a karşı her türlü kötülüğü düşünüp tatbik sahasına koymaya çalışırdı. Daha çok zekâ ve kabiliyetiyle, evlât ve servetiyle övünür:
 "Ben bir oğlu birim, Araplar içinde bir benzerim yoktur." deyip dururdu. Bütün kin ve kıskançlığı ile Resulullah Aleyhisselâm'ın karşısına çıkar, onun peygamberliğe lâyık olmadığını iddiâ ederdi. Zaman zaman hırçınlaşıp saldırıya geçmeyi plânlar ve bu yüzden geceleri uykusu kaçardı.


Kureyş'in ileri gelenleri Resulullah Aleyhisselâm'ı susturamayıp, onu susturacak ve dâvetinin nurunu söndürecek çareleri bulmakta zorluk çekince Velid'e başvurdular. Çünkü hangi hususta olursa olsun, onun görüşü tercih edilirdi. O da uzun boylu düşündükten sonra:
"O bir sihirbazdır. Baksanıza kişiyi, âilesinden, çocuğundan ve sevdiklerinden nasıl ayırıyor?" diyerek sihirbaz lâkabını takmalarını, kölelerine ve çocuklarına ona bu şekilde seslenmelerini emretmelerini tavsiye etti. Herkes: "Muhammed sihirbazdır." demeye başladılar. Resulullah Aleyhisselâm bu duruma çok üzüldü.


Hakkında İnen Ayetler:
Resulullah Aleyhisselâm onun müslüman olmasını çok arzulardı. Bir defasında Resulullah Aleyhisselâm'ın yanına geldi, oturup öğütlerini dinledi, kalbinde İslâmiyet'e karşı bir meyil uyandı, neredeyse müslüman olacaktı. Ne var ki, müşriklerden bir adam onu azarlayıp:
 "Atalarının dinini terk mi ediyorsun? Kendi dinine dön, onda sebat et!" dedi.
Velid: "Allah'ın azabından korktuğum için ona uydum." diyerek kendisini mazur göstermeye çalıştı. O adam, kendisine bir miktar para verip eski dinine döndüğü takdirde, Allah'tan gelecek azabı onun yerine kendisinin çekeceğine dâir garanti verdi. Bunun üzerine Velid, adamın istediği malın bir miktarını verip kalanına cimrilik göstererek dayattı.


Bu hususta nâzil olan Âyet-i kerime'lerde Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:


"Gördün mü o yüz çevireni? Azıcık verip, sonra vermemekte direneni? Gaybın bilgisi onun yanındadır da, o kendisi mi görüyor? Yoksa kendisine haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde olanlar? Ve vazifesini tamamen ifâ eden İbrahim'inkinde olanlar? Ki, gerçekten hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez." (Necm: 33-38)



Allah-u Teâlâ bu mağrur kâfirin cezasını yakında bizzat vereceğini beyan buyurarak Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini teselli etmiş, Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmuştur:

"Resul'üm! Tek olarak yarattığım, kendisine bol bol servet ve göz önünde duran oğullar verdiğim, nimetleri yaydıkça yaydığım o adamla beni başbaşa bırak!" (Müddessir: 11-14)


Ölüm Şekli:
Velid'in ayağında basit bir yara çıktı, tedavisi mümkün olmayacak şekilde müzminleşti. Yıllarca acısını çekip başka şeylerle ilgilenemedi. Hicretten üç ay sonra da bu yaradan ölerek, kıyamete kadar gelecek olan o tıynettekilere bir ibret numunesi oldu.