Ümeyye bin Halef ( Ebû Safvân Umeyye ibn Halef )


Ümeyye bin Halef de İslâm düşmanlığında ileri giden, Kureyş'in en sayılı zındıklarından ve zulüm şebekesi elemanlarındandı.Din düşmanı Ubey İbni Halef'in kardeşidir .Mekke'nin o can dayanmayan sıcak günlerinde Bilâl-i Habeşî -radiyallahu anh-i bir gün bir gece aç susuz bıraktıktan sonra sırtüstü yatırıp ve göğsünün üzerine kocaman bir kaya parçası koydurup işkence eden, sonra da boynuna ip takıp dağ tepe demeden dolaştırtan odur.

Resulullah Aleyhisselâm'a her ne zaman rastlasa kaşıyla, gözüyle alay eder, ayıplamaya çalışırdı.
Bedir günü Bilâl-i Habeşî -radiyallahu anh- onu görür görmez: "Ey Ensâr! Bu habis Ümeyye'dir, yakalayınız! Küfrün başı buradadır! O kurtulursa ben kurtulmayayım!" diye bağırmış, müslümanlar da onu ve oğlunu süngüleyerek öldürmüşlerdi.

"Veylun li-kullii humeze" Sûresi onun hakkında inmişti:

Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline. O ki; mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. O, malın kendisini ebedi kılacağını zannetmiştir. Hayır! Andolsun ki O, Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? O Allah'ın tutuşturulmuş, tırmanıp kalplerin ta üstünü saran ateşidir. Onlar (bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmışlardır ve o vaziyette o (ateş) üzerlerine kapatılmıştır.




Abdurrahmân ibn Avf (R) onun hakkında şöyle der :
Ben Mekke'deki malımı (yâhud ya­kınlarımı) muhafaza etmesi; ben de onun Medine'deki malını ve yakınlarını korumam için Umeyyetu'bnu Halefe bir mektûb yazdım. Mektubun üzerine Abdurrahmân imzasını koyup Rahman ismini zik­redince, Umeyye: Senin ibâdet ettiğin Rahmân'ı ben tanımam, sen bana Câhiliyet'teki isminle yaz, dedi. Bu sefer ben ona " Abdu Amr" diye yazdım. Bedir gazvesi günü geldiği zaman, ben o gün bir gece in­sanlar uyuduğu bir sırada Umeyye ibn Halefi korumak için onu alıp bir dağa çıktım. Fakat Umeyye'yi Bilâl gördü. Hemen koşup, niha­yet bir Ensâr meclisinde durdu ve:
— Bu, Umeyyetu'bnu Haleftir; yakalayın! Eğer Umeyye bu se­fer kurtulursa ben kurtulmam! diye haykırdı (Böylece Ensâr'ı Umey­ye'yi öldürmeye teşvik etti) .
Bunun üzerine onun beraberinde Ensâr'dan bir takım mücâhid, bizim izlerimizde hareket edip, bizi ta'kîbe koyuldular. (Benim bir elimi Umeyye, bir elimi de oğlu Alî tutuyordu.) Mücâhidlerin bize yetişeceklerinden endîşe edince, ben Ensâr'a:
— Umeyye budur, diye oğlu Alî'yi kendisine halef yapıp geri bı­raktım.
Bunu, oğlu ile onları meşgul edip Umeyye'yi kurtarmak için yap­tım. Fakat onlar hemen Umeyye'nin oğlunu öldürdüler. Sonra bizi kovalamak için direndiler. Umeyye şişman, ağır bedenli bir adamdı. Kovalayanlar bize yetişince, ben Umeyye'ye:
— Çök, dedim; o diz üstü çöktü.
Ben hücumdan onu korumak için kendimi onun üzerine attım. Fakat hücum edenler kılıçlarını altımdan Umeyye'ye sapladılar ve nıhâyet onu öldürdüler. Bu sırada mücâhidlerden biri kılıcını benim aya­ğıma isabet ettirdi .
Bu hadîsi Abdurrahmân ibn Avf'tan rivayet eden oğlu İbrâhîm: Babam Abdurrahmân ibn Avf, ayağının üstündeki bu kılıç izini bize gösterir idi, demiştir.Buhari, Vekalet:2

Ölüm yeri: Bedir Savaşı